0

ibn-i sinâ hemen bütün eserlerinde ahlâka yer vermiştir. o bu konuda metafizik düşünceleri ile islami esasları uzlaştırmaya yönelmiştir. ibn-i sinâ’nın ahlâk bahsindeki fikirleri, temelde aristo’dan esinlenmiş gibi görünse de, socrates ve eflatun ile özellikle de islam dini’nin ilkeleriyle tamamlanmaktadır (ulutan, 2000, 105). ibn-i sinâ’ya göre allah ilk cevher ve zorunlu varlıktır. her şey o’ndan çıkar. hayır ve şer allah’tandır. ancak allah insanları belli davranışları yapmaya zorlamaz. allah’ın insanı var etmesi bir lütuftur. insan yaratıcısına lâyık olmaya çalışmalıdır (çubukçu, 1989, 29). kötülük o’ndan değil eşyadan gelir. inayet allah’ın insanları kötülükten muhafaza etmek hususundaki lütfudur. kötülük şu kısımlara ayrılır (taylan, 2000, 216):

zayıflık, bilgisizlik, yaratılıştaki noksanlık ve eksiklik mânâsına gelen kötülük ki, bu fiziki bir kötülüktür.
elem, keder gibi maddî ve mânevi mânâdaki kötülük. bu da psikolojik bir kötülüktür.
metafizik kötülük. filozof buna günah diyor.

insan mutlu olmak için ruhunu temizlemeli, davranışlarını kontrol etmelidir. yüce allah insanlara iyiyi veya kötüyü seçmesi için cüz’i irade vermiştir. iyiyi seçenden inayeti esirgemez (çubukçu, 1989, 29). din ile ahlâk aynı şey olmamakla beraber, birbirinden ayrılmaz bir bütündürler. hakiki manâda dindar olmak, hakiki manâda ahlâklı olmaktır. ahlâksız bir dindar olamaz (ulutan, 2000,116). filozofa göre, âlemde yaygın ve esas olan iyiliktir. kötülük, iyilik ihtiyacının bir neticesidir. ibn-i sinâ, duyularla elde edilen lezzetlerin bir hayal olup, gerçek olmadığını, gerçek olan lezzetlerin ehli lezzetler olduğunu söyler. ârifler, ikinci lezzetlere itibar ederek saadete ulaşırlar (taylan, 2000, 217).

ahlâklı insan, ara sıra erdemli fiiller işleyen biri değildir. ahlâklı insan, önce içinde doğup büyüdüğü toplum hayatında yaygın olan ahlâk ilkelerini taklit etmekle yetinir, fakat daha sonra bilgi ve deneyimi arttıkça söz konusu ilkeler üzerinde düşünmeye ve şuurlu bir biçimde onları hayatında uygulamaya koyulur. zamanla bu ilkeler onun varlığında, ahlâk felsefesinde sık kullanılan bir terimle, “içleşir.” (aydın, 2000, 53). ibn-i sinâ, ahlâk felsefesini dine dayandırmıştır. o, dünya ve ahiret mutluluğuna ulaşmak için ilim ve güzel ahlâk sahibi olmak gerektiğini belirterek din eğitimine büyük önem vermiştir (ulutan, 2000, 21).

ahlâkta ibn-i sinâ aristo’nun yoluna daha yakındır, şu şartla ki saadet ruhun temizlendiği ve faal akl’a yöneldiği eylemdir. böylece mutluluğa yönelen insan filozofun “ruhun temizlenmesi” dediği bir nevi tasavvufi yükselmeyi tatbik edecektir (ülken, 1983, 104). mutasavvıflardan ibn-i sinâ’yı ayıran nokta ibn-i sinâ’nın esasta rasyonalist kalışı, yani iyinin bilinmesiyle iyiliğin yapılmasına girilmiş olduğunu söylemesidir. insan evvelâ iyinin ne olduğunu bilmeli, sonra ona göre kendisini temizlemelidir. bu âdeta istenirse eflâtunla aristo arasında uzlaştırma gibi görülebilir

0

insanın doğuştan getirdiği ve onu başkalarından ayıran bireysel özelliklerine bir başka deyişle huyların tümü
hulk sözcüğünün çoğulu olan ahlak bu tarımın dışındaki mi anlamlarda taşır sözgelimi kişinin sorunun kazandığı alışkanlıklar iyi ayırabilmek yeteneği ve ahlak kavramı içine girer
türkçede ahlak karşılığı olarak önerilen aktöre sözcüğünü bir toplumda kişilerin uymak zorunda oldukları davranış kuralları biçiminde tanımlanması ise sözcüğün yukarıda alanları göz önüne alındığında yanlıştır çünkü ahlak kavramının önce kişiye özgü ve ayrı sonra toplumsal yaşar için oluşturduğu ortak nitelik taşıdığı unutulmamalıdır

bencillik önce bireysel bir özelliktir toplum yaşayışından yansıdığı ve kişiler arası ilişkilere etkilediği an toplumsal bir kurum haline alır yalnız kendi çıkarını düşünmek yanlıştır kurallı toplumsal yararı amaçlayan bir ahlak ilkesidir en yalnızca toplum açısından doğru olanı kapsar kavramı iyi de kötü de aynı oranda içerir
kavram tek başına iyi ve kötü diye ikiye ayrılamazsın ayrımı yapan toplumdur toplumsal değerler açısından bakınca iyi ya da kötü ahlak ayrımı yapılabilir buradaki değerler kavramının toplum yapısına bağlı geçerli bir görüşe belirlendiğinde belirtilmelidir görüldüğü gibi bu anlam karışıklığı ahlak kavramının tek bir açıdan değerlendirilmesinden doğmaktadır bilim olarak ahlak iyi ile kötünün ayırt edebilmesi için ölçüler koymak geçimini tanımlanmaktadır alanı ve engellemek konusu yaptığı davranış kuralları kavramın anlamının karıştırılmasına yol açmıştır açıktır ki kuralları koyan ahlaktır kurallar toplumsal ahlak oluşturmakta ama kuralları bireyler davranışları olarak belirlemektedir islami düşün işte ahlak daha çok bireysel açıdan ele alınmış kişilerin doğuştan iyi ya da kötü ahlaklı oldukları kabul edilmiştir peygamberler şu sözleri de bunu gösterir bir dağın yerinden kalktığını isterseniz tasdik edilmesi ama bir kişinin huyunu bıraktığını getirirseniz tasdik etmeyiniz çünkü çok sürmez yeni yaradılıştan alan niteliği döner böylece ahlakın kaynağı olarak dine görürüz ahlak kuralları kur'an'dan ve hadislerden çıkarılır yalnız burada bir bilim olarak yerini alan ahlakın platon ve aristo nun izleri taşıdığı görülür islam filozofları bilimleri sınıflar erken platon ve aristo izlemişler

0

ibni sina'ya göre ahlak ikiye ayrılır bunlar iyi ahlaklı insanlar ve kötü ahlaklı insanlar.
ibni sina ahlakı kişinin mutlak anlamda huyları olarak görmektedir.
bence ahlakın tanımında geçen nefsin bedene boyun eğmesi ifadesi kişinin ahlak haline getirdiği fiilerini üzerinde düşünmeksizin ve duralamaksızın yapması anlamlarında ibn-i sina tarafından kullanılmıştır..
başka bir deyişle bu ifade bedenin kişiye hakim olması anlamında yerilen bir durumu ortaya çıkarır ki ahlakın bu şekilde tanımlanması bence mümkün değildir ..
ibn-i sina' ya göre ahlakın amacı insan için öncelikli olarak gerekli olanın kemali aramak olduğunu belirtmektir..bu ifadeden iki sonuç çıkarabiliriz bunlardan birisi insan nefsi noksandır.. diğeri ise kemalin bulunan değil aranan birşey olmasıdır ..
önemli olan kemali arama iradesini ve bu iradenin eylem boyutunu gerçekleştirebilmektir...
kısaca ibni sina ahlakı çok güzel şekilde özetlemiştir. önemli olan insanın içinden gelmesidir. iyi geceler.

0

öz. bu çalışmada türk-islam bilgelerinden ibn-i sinâ’nın hayatı ve ahlâk ile ilgili düşünceleri açıklanmıştır. 980 yılında buhara’da doğan ibn-i sinâ hep bir sürgün şeklinde yaşamını sürdürmüştür. aristo’nun felsefesini açkılamaya çalışan filozof, tıp alanında üniversitelerde 600 yıl boyunca okutulacak eseri olan kitab’al-kanun fi’l-tıbb’ı yazmıştır. 1037 yılında hayata gözlerini kapatan ibn-i sinâ 57 yıllık kısa yaşamında birçok eserin altına imzasını atmıştır. bu eserlerinin pek çoğunda ahlâk kavramına da değinerek her insanın yaradılışı gereği ahlâklı olması gerektiğini savunmuştur. iyiliğin allah’tan geldiğini savunan filozof kötülüğün eşyadan geldiğini savunur ve üç tür kötülükten de söz etmiştir. bunlar fiziki kötülük, psikolojik kötülük ve metafizik kötülüktür. filozof ahlâklı olmanın dindar olmanın bir parçası olduğunu da savunmaktadır

iki yunanca sözcüğün birleşmesiyle “filos: sevgi ve sofia: akıl” oluşan felsefe, akıl sevgisi anlamına gelir. felsefe her şeyin “köklerini ve nedenlerini” kavrama ve elde ettiği her şeyi sorgulama yolunda bir arayış içinde olma çabalarının tümüdür. felsefe yapan kişiye ise filozof denir. bir filozof, ne yaptığı, ne yapıldığı, neden olduğu, nasıl olduğu ya da ne olduğu üzerinde düşünen, genel olarak var oluşu, süreçleri ve işleyişi (doğa, sosyal yaşam, matematik vb.) açıklamak için düşünen, bu düşünme eyleminden mantıksal yeni (farklı) sonuçlara varan ve bu sonuçları açıklayabilmek için yeni tanımlar yapan ve yeni bilgiler üreten kişidir. o halde filosofya kelimesi, bilimi sevme, filosofos kelimesi de bilimi seven anlamına gelir. “felsefe” de “filosofya” kelimesinin arapçası ve masdarıdır. “filozof” ondan türetilmiştir (gerviyani, 1998, 29). filozof denince her insanın aklına gelen isimlerin başında aristo, sokrates, platon, galileo, gazali, farabi, ibn-i rüşd, ibn-i sinâ, thales vb. gelir.

bu filozoflardan farabi, gazali, ibn-i sinâ, ibn-i rüşd, vb. islam bilginlerindendir. islam âleminde filozof diye tanınan düşünürlerin başında meşşailer gelir. meşşailerin başında ise fârâbî, kindî ve ibn-i sinâ gelir (çubukçu, 1972, 9). meşşaiyye aristoculuğu seçen ve eflatun’dan faydalanan yeni açıklamalara yer veren felsefi bir sistemdir. meşşai felsefi sisteminin savunucularından olan ibn-i sinâ daha çok tıp alanında ün yapmasına karşın pek çok eserinde felsefe ve ahlâk konusu üzerinde de durmuştur.

ibn-i sinâ toplumun huzurlu ve refah içinde olması için ahlâklı bireylerden oluşması gerektiğini savunur. bireylerin toplum içinde düzenli yaşabilmeleri için bir dizi kurallara ihtiyaç vardır. bu kurallar din kuralları, hukuk kuralları, örf ve adet kuralları ile ahlâk kurallarıdır. toplumsal barışı sağlamak ve mutlu insanlardan oluşan, yarınlara güvenle bakabilen çocukların oluşturduğu bir toplum yaratmak bu kuralların birincil amacıdır.

0

ibni sinanın ahlakı pratik ahlaktır ama en iyisi ahlakını sakınmaktır demiştir

0

ibni sinaya göre ahlak bir insanın iç güdüsündeki karakteridir bunu dışarıya yansıtmadsıdır

0

ibni sina bütün eserlerinde ahlaka yer vermiştir o bu konuda metafizik düşünceleri ile islami esasları uzlaştırma yönelmiştir ibni sina’nın ahlak bahsinideki fikirleri temelde aristo’dan esinlenmiş gibi görünse de sokrates eflatun ile özellikle de islam dinini ilkeleri ile tamamlanmaktadır ibni sina aya göre allah ilk cevher ve zorunlu varlıktır her şey ondan çıkar hayır ve şer allah’tandır ancak allah insanları belli davranışları yapmaya zorlamaz allah’ın insan var etmesi bir lütuftur insan yatışını layık olmaya çalışmalıdır kötülük ondan değil eşyadan gelir inayet allah’ın insanları kötülükten muhafız etmek hususundaki lütfudur kötülükçü kısımları ayrılır diye ifadelere yer vermiştir

0

ibni sinaya göre ahlak kimseyi incitmemek demektir.

0

insanın kendini görme bilme yetiştirme süreciyle alakalı tasvir edilen bir zaman dilimidir.

0

ibni sina ahlak kavramını iyi ahlak ve kötü ahlak şeklinde olumlu ve olumsuz nasıl yalnızlıkta etmekte aciz halini bir yerinde onu nefsin bedene boyunemesi sebebiyle meydana gelen durum olarak tanımlanmaktadır buradan anladığımız kadarıyla ibnisina ahlakı kişinin mutlak anlamda huylar olarak telakki etmektirkenara temizce ahlâkın tanımında geçen nefsin bedene kişinin ahlak halindekidir diye fillerin üzerine düşünmeksizin
ahlâkın tanımında geçen nefsin bedene boyun emoji ifadesi kişinin ahlak halinde getirdiği fillerin üzerine düşünmeksizin ibni sina tarafından kullanılmıştır

0

risâle: ibn sînâ, “ibn sînâ’nın ahlaka ait risalesi (risale fi’l-birr ve’l-ism)”, diyanet ilmî dergi, çev: gürbüz deniz, cilt: 50, sayı: 1, ss.229-243.

ibn sînâ’ya göre ahlak nedir?

ibn sînâ ahlâk kavramını “iyi ahlak” ve “kötü ahlak” şeklinde (s.233) olumlu ve olumsuz vasıflarla birlikte zikretmekte, ayrıca risalenin bir yerinde onu, “nefsin bedene boyun eğmesi sebebiyle meydana gelen durum” (s.234) olarak tanımlamaktadır. buradan anladığımız kadarıyla ibn sînâ ahlakı, kişinin mutlak anlamda huyları olarak telakki etmektedir. kanaatimizce ahlakın tanımında geçen “nefsin bedene boyun eğmesi” ifadesi, kişinin ahlak haline getirdiği fiillerini üzerinde düşünmeksizin ve duralamaksızın yapması anlamında ibn sînâ tarafından kullanılmıştır. aksi takdirde bu ifade, “bedenin kişiye hâkim olması” (s.235) anlamında yerilen bir durumu ortaya çıkarır ki ahlakın bu şekilde tanımlanması mümkün değildir. çünkü ibn sînâ bizzat “iyi ahlak” tabirini de kullanmaktadır.

ibn sînâ’ya göre ahlakın amacı nedir?

ibn sînâ risalesinde insan için öncelikli olarak gerekli olanın “kemâli aramak” (s.234) olduğunu belirtmektedir. bu ifadeden en az iki sonuç çıkarılabileceğini düşünüyoruz. birincisi insan nefsi noksandır. bu nedenle “kemâl” onun için bir gaye haline gelmektedir. ikinci sonuç ise kemâlin, bulunan değil “aranan” bir şey olmasıdır. bu anlayış kemâlin, zatı bakımından insan nefsi için mümkün olmadığını göstermektedir. önemli olan “kemâli arama” iradesini ve bu iradenin eylem boyutunu gerçekleştirebilmektir. bu noktada ortaya çıkan soru “kemâlin nasıl aranacağıdır”. bu sorunun, alanın temel kavramları irdelenerek cevaplanabileceğini düşünüyoruz.

ibn sînâ’ya göre “ahlak ilmi”nin temel kavramları nelerdir?

ibn sînâ “ahlak ilmi” kavramını kullanmadığı gibi bu alanı bütünüyle ifade etmek için başka bir kavrama da müracaat etmemektedir. ancak risalede sıklıkla kullanılan adalet/itidal, fazilet, rezilet, saadet, nefs, beden, âdet, zikir, dua, irade, kabiliyet, melik, medenî/şehirli kavramlarının ibn sînâ’ya göre ahlak ilminin temel kavramları olduğunu söylemek mümkündür.

ibn sînâ’ya göre adalet, birbiriyle zıt huylar arasında nefsin orta halde bulunmasıdır. insanın bedenî fiillerinin ona saadet vermesi ise bu fiillerin adalete yönelmesi ile mümkündür (s.234). risalenin bir başka yerinde ise faziletin, iki rezilliğin ortasında olduğu ifade edilmektedir (s.240). bu ifadelerden adalet ve itidalin fazilet ile eşdeğerde olduğunu anlayabiliyoruz. ibn sînâ’nın adalet ve itidal vurgusu ölçülü olma/kategorize edilme haline işaret etse de, itidal noktasının kişiden kişiye göre değişebileceğinin ifade edilmesi (s.233) kanaatimizce insanın özgürlüğünün, bireyselliğinin ve biricikliğinin gerçekliğine delalet etmektedir. böylelikle ibn sînâ, adalet halinin insanın durumuna göre değişebileceğini göstermektedir.

ibn sînâ’nın ahlak anlayışında bedenden tamamen tecrit olma düşüncesi bulunmamaktadır. bunu, bedenî fiillerin saadete vesile olması fikrinden çıkarıyoruz. dolayısıyla nefs

0

ibn sînâ'ya göre ahlak anlayışı. birey olarak insanın doğal özellilleri onların zihni ve biyolojik yapısıyla ilişkili teorik ve pratik akılarının gereksinimlerine göre ortaya cıkar sonuc olarak ahlaki bir niyet ve amaç var olmalıdır bu ebedi mutluluğa ulaşmak içindir.ibn sînâ ahlak risalesini bu cerceve üzerine tasarlanmıştır...

0

ibni sinaya göre ahlak kendini güzel bir şekilde geçindirmektir.

0

ahlak insanın alameti farikasıdır diye okumuştum bir yerde sanırım bu ibn-i sina'ya aitti,

1

ibni sina bir islam düşünürü olduğu için, ahlak üzerine kurduğu felsefik açıklamaları da buna paralel olarak şekillenmiştir. ahlak felsefesine islami ahlak sistemi ile bağdaştırılacak açıklamalar getirmiştir.

0

teorik ve pratik olarak ıkıye ayırmıstır. teorik ahlak insan ıle allah arasındakı ılıskılerı acıklar. pratik ahlak ıse teorik ahlakın altındadır kaynagını teorik ahlaktan alır

0

ibn-i sinaya göre ahlak insanın kendini yetiştirebilmesi için geçtiği ruhsal ve duygusal bir dönemdir

0

ibn-i sina ya göre ahlak insanın kendini yetiştirebilmesi için geçtiği duygusal süreç

0

insanın kendinde arayıp bulduğu, emek verip yetiştirdiği bir duygusal süreçtir.

0

iyi ahlaklı veya kötü ahlaklı insan insan kötüyse ahlakta kötüdür zaten iyiyse ıyi ama bide bir ortada olanlar var bir ıyi bir kötü işine göre