0

türk töresinde “kut” inancı ve “cihangirlik” bilinci türk medeniyet tarihinin en önemli belgelerinden biri olarak göktürk kitabelerinde kağanların, göktanrı tarafından, insanları yönetmek için yaratıldıkları açıkça belirtilmektedir: “tanrı gibi (ve) tanrı’dan olmuş türk bilge kağan” ifadesi, yönetici kağanı, tanrı ile türkler arasında, tanrı adına insanları yönetme görevi üstlenen aracılar konumuna koymaktadır. türklerin, islâmiyet öncesi yaygın inanç sistemi olan “göktengri” inancına göre, “üstte mavi gökyüzü, altta da yağız yer yaratıldığında, ikisinin arasında kişioğlu yaratılmış, kişioğlu üzerine de bumin kağan ve istemi kağan hükümdar olarak tahta oturmuşlardır”. iş başına gelen hükümdarların ilk işi, türk milletinin devletini ve yasalarını düzenlemek ve bu yasalara göre milleti yönetmek olmuştur. böyle bir algılama ve inanma tarzı, türklerdeki yönetim etkinlikleri ile yönetici ve yönetilen davranışlarının, tamamen evren düzeninin bir parçası olduğuna inanıldığını ve kabul edildiğini göstermektedir (bıçak,2009,78-79). türk yönetim felsefesinin özünde “kut” inancı vardır. herhangi bir kişinin, türk milletine yönetici olmayı hak etmesi için tanrı’nın ona “kut” vermesi gerekir (türklerde, sınıfçı ve zümreci bir sosyal yapı yoktur). türk yönetim felsefesinde “göktengri” den gelen “kut”, yöneticilerin yönetmiş oldukları toplum üzerinde -tanrı’nın kendisi türkleri doğrudan yönetmiş olsaydı yapmış olmayı dilediği- âdil bir yönetim tarzını ortaya koymaları için vermiş olduğu “geçici” bir yönetim yetkisidir. tanrı’dan türk milletini yönetmek için “kut” almış olan yönetici, milletin sorunlarını çözer ve toplumu memnun eder. başarılı olmayan, sorunları çözemeyen ve yönetim tarzı ile toplumu memnun edemeyen kağan, milleti iyi yönetsin diye tanrı tarafından kendine verilmiş olan “kutu” kaybetmiş sayılır. “kutu” alınmış olan kağanının türk milletini yönetme hakkı yoktur (bıçak, 2009, 79). tanrı’dan “kut” almış kağanın “kutunun” haklılığının göstergesi, yönetici olarak milletin sorunlarını çözmek ve derdine derman olmaktır. kağanın almış olduğu “kut”, onun görebilme, işitebilme, sezebilme, hissedebilme, anlayabilme, kavrayabilme ve milleti yönetebilme kabiliyetini canlı tutar. “kutu” temsil etme ve hakkını vermenin temel ölçüsü ise kağanın “bilgeliğidir” (bıçak, 2009, 81). türk milletini yönetme “kutunu” temsil eden “bilge” yöneticilerin, bir anlamda “göktengrinin” evreni yönettiği düzen ve dengeye benzer şekilde, dünyayı, insanları, toplumu ve diğer canlıları yönetecekleri bir bilince sahip olmaları beklenir. aslında, bilge ve “kut”lu yöneticiler, dünyaya, insanlara ve topluma töreye uygun bir tarzda adalet sağlamak için seçilmiş veya yetkilendirilmişlerdir. bu bağlamda, türk yönetim geleneğinde, töreye ve adalete dayalı bir düzen ve yönetim sergilemeyen yönetici, temsil ettiği düşünülen “kuta” ve töreye aykırı davranmış sayılır. türklerde, töreye ve adalete uygun olarak kullanılmayan güç, haksızlık ve zulüm demektir. başka bir deyişle, türk töresinin ve