0

türk milleti 1911-1922 yılları arası dönemde hayatta kalabilmek için varını yoğunu ortaya koymuştur. trablusgarp, balkan savaşları ve birinci dünya savaşı’nda cepheden cepheye koşarak bitirme noktasına getirdiği can ve mal kaynakları bağımsızlığı korumak için girişilen istiklal harbi sürecinde son noktasına kadar tüketilmişti. 1854 yılında kırım savaşı sırasında başlayan dış borçlanmadan 1875 yılında ilan edilen mali iflasın etkileri devam etmekteydi. devlet, her sahada kemer sıkmakta iken girilen savaşlar zaten bozuk olan ekonomik dengeleri alt üst etmişti. elbette ki son yüzyılda gerçekleştirilen ve millî üretimin tamamen önünü tıkayan anlaşmalar bu neticenin önemli sebepleri arasındadır.
iktisadi hayatın durumu için gayrisafi millî hasılanın içerisindeki sektör paylarına bakmak cumhuriyet’in nasıl bir miras devraldığına ışık tutacaktır. 1923 yılı itibarıyla 952.600.000 olan gayri safi millî hâsılanın 377.300.000 lirası tarım sektöründen, 125.700.000 lirası sanayi sektöründen ve 449.600.000 lirası da hizmetler sektöründen elde edilmektedir.
osmanlı toplumu büyük oranda bir tarım üretimi yapan bir toplum idi. 1927 tarihli tarım sayımına göre ülkede mevcut nüfusun %67.7’si çiftçilik yapmaktaydı. bu nüfusun aile başına işlediği toprak miktarı ortalama 25 dönüm civarındadır. coğrafi yapının müsait, arazinin verimli olduğu akdeniz bölgesinde bu miktar 40, trakya da 60 dönüme kadar yükselmekteydi. artvin, van, bitlis, ordu gibi engebeli coğrafyaya sahip illerde ise 8-10 dönüm aralığına düşmekteydi.
1927 yılı itibarıyla tarım yapılan alan ise 43.637.727 dönümle sınırlı olup ülke yüz ölçümünün % 4.86’sına karşılık gelmektedir. ekilen toprakların %89.5’inde tahıl, %3.9’unda baklagil, %6.6’sında sınaî bitkiler yetiştirilmektedir.
ana hatlarıyla ulaşım sektörlerine bakıldığında osmanlı imparatorluğundan neredeyse tamamı yabancı işletmelere ait demiryollarının 1923 yılı itibarıyla hat uzunluğu 3756 km, tren kilometresi 1.427.000 km idi. karayolları yok denecek durumda iken deniz taşımacılığı da tamamen azınlık ve yabancı kontrolünde yapılmaktaydı. sağlık hizmetleri ve çalışanları son derece yetersiz kalmaktaydı. ülke savaş yıllarında yaygın tifo, dizanteri gibi hastalıkların pençesindeydi. tbmm’nin çıkardığı ilk yasalar arasında halkın sağlığını ilgilendirenlerin çoğunlukta olması ihtiyacın büyüklüğünü göstermektedir.
eğitimde ise okuryazar oranı %6 civarında olup kız çocuklarının ise bu oran içinde çok cüzi bir yer tuttuğu dikkat çekmektedir. sağlık müesseseleri gibi eğitim müesseselerinin çoğunluğu istanbul başta olmak üzere bir kaç şehirde bulunmaktaydı. işte bu manzara cumhuriyeti kuran ve yöneten kadroyu öncelikle ekonomik, sosyal ve kültürel sahaya önem vermeye yöneltmiştir.