0

bilindiği üzere şu anda yürürlükte olan 2547 sayılı “yükseköğretim yasası’na” göre “doçent” unvanı üniversitelerarası kurul tarafından düzenlenen ve ulusal düzeyde yapılan bir sınavda “başarılı” olunması durumunda kazanılmaktadır. “profesör” unvanı ise 2547 sayılı yasa’nın 26. maddesine göre bir yükseköğretim kurumunda boş bulunan bir profesör kadrosuna bilimsel eserlerin incelenmesi ve ilgili yükseköğretim kurumunun yönetim kurulu ve rektörünün onaylarıyla yapılan atanma sonrası kazanılmaktadır. bu işleyiş, gerek devlet gerekse vakıf yükseköğretim kurumları için aynıdır. ancak, şu andaki işleyişe göre, bir kişinin bir yükseköğretim kurumunda bir gün bile öğretim üyeliği yapmadan, tek öğrenci ile bile karşılaşmadan, tek önlisans, lisans, lisansüstü dersi bile vermeden bir yükseköğretim kurumunda en yüksek ve en önemli unvan olan “profesör” unvanını alabilmesi ve bu unvanı kullanabilmesi olasıdır.
bu bağlamda, oldukça seyrek de olsa, bazı bilim insanlarının, yasal sürece uygun da olsa, özellikle yukarıda belirtilen gerekçe dolayısıyla, akademik kamuoyunda tartışmalara neden olabilen şekilde “profesör” unvanını aldıkları ve kullandıkları görülmektedir. bu durum yukarıda belirtilen gerekçe yanında, en az belirtilen kişiler kadar bilimsel etkinlikleriyle “profesör” unvanını almayı hakeden, ancak çeşitli nedenlerle atanacak kadro bulamadığı için “profesör” unvanını alamayan pek çok “doçent” unvanlı bilim insanı için de bir fırsat eşitsizliği yaratmaktadır. yukarıda belirtilen ve seyrek de olsa uygulandığı gözlenen yöntemler şöyle özetlenebilir;
1-daha önceden bir yükseköğretim kurumunda hiç öğretim üyeliği yapmamış, ya da bir süre yapmış olan, ancak halen yükseköğretim kurumu dışında bir kamu kurumunda çalışan “doçent” unvanlı bir bilim insanı, herhangi bir devlet üniversitesinde açılan boş bir “profesör” kadrosuna başvurup ataması yapıldığında “profesör” unvanını almaktadır. bu bilim insanlarının neredeyse tümü ilgili devlet yükseköğretim kurumlarında bundan sonraki yaşamlarında “profesör” olarak aktif hizmet vermeyi sürdürürken, az sayıda bilim insanı ise “profesör” unvanını aldıktan sonra ilgili yükseköğretim kurumunda ya hiç çalışmadan ya da çok kısa bir süre çalışarak, 2547 sayılı yasa’nın kamu ve vakıf kuruluşlarında görevlendirmeyi düzenleyen 38. maddesinden yararlanarak, daha önce çalıştığı ve yükseköğretim kurumu olmayan kurumundaki görevine bu kez “profesör” unvanını kullanarak eskisi gibi devam etmektedir. ayrıca, devlet yükseköğretim kurumundaki “profesör” kadrosunun sağladığı özlük haklarından yararlanmaktadırlar. bu görevlendirmeler belli zaman süregelmekte ve sonrasında ilgili “profesör” unvanını almış bilim insanlarının çoğunlukla yükseköğretim kurumuna dönerek öğretim üyeliği yapmayı yeğlemedikleri görülmektedir.