0

ruhlar alemi hz. adem (as)'den önce yaratılmıştır. nitekim, birer ruhani alemlerin üyesi olan melekler ve cinlerin hz. adem'den önce var oldukları bilinmektedir.
ruhlar aleminden anne karnına, oradan çocukluğa, gençliğe, ihtiyarlığa ve kabir, berzah, cennet veya cehenneme giden yoldayız. bu yolun başı ruhlar alemidir. bu itibarla ruhların yaratılması cesetletinden öncedir.
niyekim, peygamber efendimiz (a.s.m), "ruhlar toplanmış cemaatler gibidir. onlardan önceden birbiriyle tanışanlar, iyi anlaşırlar. tanışmayanlar ayrılırlar pek anlaşamazlar." buyurmuştur. (buhari, enbiya, 2; müslim, birr, 159; ebu davud, edeb, 19.) peygamber efendimiz (sav)'in bu açıklaması insanlar dünyaya gelmeden bir yerlerde tanışıp kaynaştığını haber vermektedir. bu durum anne karnında olmayacağına göre, demek ki daha önceden var olduklarının ve anne karnına gelmeden yaratıldıklarının en açık delilidir. âzımabadi, bu hadisi şerh ederken "ruhların cesetlerine gelmeden tanışıp kaynaşmaları" diyerek ruhların cesetlerden önce yaratıldığını ifade eder. (âzımabadi, avnu'l mabud, xiii, 124) ruhlar kaninatın hangi evlerelerinde var edildiğine dair kesin bir kanıta sahip değiliz fakat melekler göklerin, cinler ise yeryüzünün sakinleri olduğuna göre buraların onlardan önce yaratılmış olması gerekir. unutmamak gerekir ki " sana ruh hakkında soru sorarlar. de ki: " ruh, rabbimin emrindendir. size ilimden ancak, az bilgi verilmiştir." (isra 17/85) mealindeki ayette ifade edildiği üzere, ruh en gizemli varlıktır. onun için ruhun gerçek yaratılış zamanını ve mahiyetini ancak allah bilir. cinlerin de ruhu vardır. ancak, ilgili ayette söz konusu edilen "ruh aleminde alınan söz" insanlarla ilgili olarak zikredilmektedir. hatta ayette açıkça ruhtan söz edilmemiştir. fakat, genel kanaate göre bu olay ruhlar aleminde geçmiştir. ilgili ayetin meali şöyledir; "bir vakit rabbim âdemoğullarından, onların bedenlerinden zürriyetlerini almış ve onları kendileri hakkında şâhit tutarak: "ben sizin rabbiniz değil miyim? demişti. onlar da: "evet biz şahidiz" demişlerdi. bunu, kıyamet günü, "bizim bundan haberimiz yoktu" dememeniz için yaptık." (araf, 7/172). burada önemli olan konu allah'ın ruhlardan söz aldığı "kalübela" dediğimiz anlaşmanın ne zaman olduğudur. bu konuda alimlerin görüşleri özetle şöyledir;
bazı müfessirler, misakın "temsil" ve "istiare" yoluyla bir ilahi irşat olduğunu söyleyerek şöyle derler; "bu bir benzetmedir. insanların, allah'ın rububiyetini tanımaya muktedir bir kabiliyette yaratılmış olmaları, bir bakıma şahit tutulmaları olarak değerlendilmiştir." tefsir alimlerinin büyük çoğunluğu ise, hem ilahi hitabın hemde ruhun verdiği cevabın sembolik değil hakiki olduğu görüşündedirler. bu görüşü son asrın müfessirlerinden mehmed vehbi efendi şöyle dile getirir;"akıl ve hayat vermeksizin lisan-ı hâlle cevap vermek ihtimalleri varsa da, daha doğru olanı, akıl, hayat ve nutuk verdi, halıkıyetine ve rububiyetine delalet edecek delilleri gösterdi.onlarda suali anlayıp cevaplanışlardır."