0

ülke olarak avrupa birliği'ne katılmaya dönük uzun soluklu bir mücadelemiz var. ilk olarak 1963 yılında başlayan bu süreç boyunca ülke olarak bizden talep edilenleri mümkün mertebe yapmaya çalıştık. biz onların taleplerini yerine getirdik çok daha yenilerini getirmeye devam ettiler. 1987 yılında türkiye avrupa birliği'ne tam üyelik başvurusunda bulundu. tam üyelik sonrası avrupa birliği ile olan iletişimimiz artı ve süreç hızlanmaya başladı ve 1999 yılında ülkeler tarafından aday ülke kabul edilmemizle birlikte süreç farklı bir boyuta ulaştı. helsinki'de yapılan bu zirve ile birlikte işin rengi biraz daha değişti. ülkemizin buzdağının de avrupa ile olan ilişkileri de gayet başarılıydı. 2005 yılında ise, avrupa birliği'ne katılım süreci başladı. bu tarihten günümüze kadar sürece baktığımda sürecin çoğunlukla inişli çıkışlı ve mevcut siyasi gelişmelerden etkilenen bir süreç olduğunu gözlemliyorum. tabii burada hemen suçu avrupa birliğini atmak gibi bir gayem yok fakat ülkemiz çoğunlukla üzerine düşenleri yerine getirmesine rağmen avrupa birliği devamlı süreçte karşımıza yeni yaptırımlar yeni fasıllar açma hevesini giriyor.böyle olunca da insan gerçekten bizim avrupa birliği mizde olmamızı istemiyorlar mı acaba diye şüphe hissetmeye başlıyor.ayrıca avrupa birliği'ne yakın tarihte katılan ülkelerin katılım süreçlerini ve müzakerelerine baktığımızda bizimkinin neredeyse yüzde onu kadar bile yaptırım ve koşullar korunmadan birliğe dahil olduklarını gözlemleyebiliriz. sonuç olarak bir tarafta kolaylıkla birliğe gelen ülkeleri görüp diğer tarafta hala da bizim katılmamız a dönük sürecin bunca yıldır belli bir yerden ileri geçememesi sürecin sürüncemede bilerek bırakıldığı düşüncemi güçlendiriyor.