0

yûsuf -aleyhisselâm-, daha küçük yaşlarından itibâren babasının büyük bir sevgisine mazhar olmuştu. her hâliyle kardeşlerinden farklıydı. nitekim babası yakûp -aleyhisselâm-, oğlu yûsuf’ta kendisindeki husûsiyetleri görmüştü. bu sebeple o’na olan meyli, diğer evlâdlarından fazla idi. o’nu çok sever, bütün oğullarından azîz tutar ve yanından ayırmazdı.
kâinâttaki bütün mahlûkâtın kalbî temâyülleri, müsbet veya menfî istîdâdlarına göre farklılık arz eder. ancak egoizm, yâni varlığın kendine olan meclûbiyeti asıldır. bundan dolayı her varlık, kendine âit müşterekleri nerede müşâhede ederse, oraya meyleder. bu, kendini gayrda tesbît ve temâşâ etmenin bir netîcesidir. yâni, aynı cinsten olanlar, birbirlerini cezbederler. her nerede bir sevgi varsa, bu, sevenin sevilende kendi vasıflarını bulmasından kaynaklanmaktadır. nitekim cezb ve incizâb, yâni çekmek veya çekilmek için bu beraberlik ve ayniyet şarttır. nefsânî hayat, fâsıkları cezbederken; rûhâniyet, sâdık ve sâlihleri; küfür, kâfiri; irşâd, irşâda tâlib olan kimseyi cezbeder. bu câzibe kânunu, maddede ve mânâda, hayırda ve şerde bütün ihtişâmıyla hükmünü icrâ eder.