0

bence bu lafın bir hikayesi vardır ama hic bir bilgim yok

0

anlatılanlara göre istanbul'un yemiş iskelesinde kahve yapan ve satan üsküdarlı bilge bir zat varmış. her telden insan kahvecinin sohbetini dinlemeye, iki çift nasihatini almaya, derdini paylaşmaya gelirmiş. günlerden bir gün bu kahvehaneye bir yeniçeri gelmiş.kahveciye herkese kendinden kahve ikram etmesini fakat içeride yalnız başına oturan rum gemi kaptanına vermemesini söylemiş. kahveci de herkese yeniçerinin kahvesini ikram ettikten sonra 2 kahve yapıp rum kaptanın yanına oturmuş. yeniçeri hiddetle "ona vermeyeceksin demedim mi?" demiş, kahveci de "bu senin değil benim ikramım" diyerek cevap vermiş. rum kaptana dönen kahveci, kaptanla hem sohbet etmiş hem de kahve içmiş. aradan 40 yıl kadar geçmiş.sisam adası'nda büyükçe bir isyan çıkmış.rumlar isyan etmiş. bizim kahvehaneci de bir şekilde rumların eline geçmiş. o zamanlarda rumlar eline geçirdikleri esirleri pazarda satıyolarmış. kahveciyi de yaşlı bir adam satın almıl ve ıssız bir yere götürmüş. adamın kendini öldüreceğini sanan kahveci korkuyla yaşlı adama bakarken adam ona kendisinin 40 yol önce bir kahve ikram ettiğini ve o kahvenin hatrını unutmadığını söylerek kahveciyi serbest bırakmış işte bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı vardır sözü burdan gelmektedir.

0

sadece lafta olan bir sözdür. bir kahve’nin 40 yıl hatrı olsaydı kahve içtiklerim, arkamdan iş çevirmezdi ve ne olursa olsun yanımda olurdu.

1

artık kahvelerin hatırlı versiyonları yok günümüzde ne yazık ki.. geçtim kahveyi insanların hatırını bilenler bile gittikçe kayboluyor yaşam içinde. eskiden türk kahvesi hatırı sayılır kişilere ikram edilirmiş. dostluklar kahve ile pekiştirilir, küslükler varsa bunlar da kahve ile sonlandırılırmış. kısaca barışın simgesi imiş sanırsam.. hatta ben bunu acı kahve diye sanki biliyordum.. neyse acısı tatlısı kahve kültürümüz yine devam ediyor hayatın içinde ama o kadar ederi olan dostlukları yakalayabiliyor muyuz emin değilim.. bir de şarkısı da vardı.. hatta sitemli bir şarkı.. aşık olanın sitemini dile getiriyordu kahveye taş atarak.. muazzez abacı mı muazzez ersoy mu biri söylüyordu.. "bir fincan kahve olsam, kırk yıl hatırım vardı, ömrümü sana verdim dönüp bakmadın gibi bir şeylerdi.. neyse.. biz eşimle her gün kahvaltıdan sonra mutlaka türk kahvesi içeriz. bizde hiç değişmeyen bir gelenektir bu..

0

sadece derler.
bir kahvenin 40 yıl hatrı olsaydı kahvemizi içen insanlar bize ihanet etmezdi.

1

kahve burada sembolik bir kelimedir bence. kısa sürede içilmesi, maddi değerinin çok yüksek olmaması, toplantılarda sık ikram edilmesi nedeniyle sembol olarak bu içecek seçilmiştir diye düşünüyorum.

anlatılmak istenen ise birlikte geçirilen zamanın, paylaşılan maddi manevi değerlerin kıymetinin taraflarca uzun yıllar boyunca bilinmesi gerektiğidir. beklenen davranış, vefadır aslında. vefa sadece istanbul'da bir semt olmasın, insanlar birbirine vefa göstersin, paylaşılanlara saygı duysun, karşısındakine ona göre değer versin denilmek istenir. içilen çay olsa da olur, kahve olsa da olur. hatta hiç bir şey yenilip içilmese, sadece bir gönül bağı oluşsa dahi vefalı davranmayı gerektirir.