0

ya aslında o kadar çok kitap okuyorum ki.. şimdi hangisini desem en çok şunu beğendim diye. o kadar çok var yani beğendiğim kitap. ama şöyle birkaç kitap söyleyeyim beğendiğim kitaplar arasında... ccengiz aytmatov'un kitaplarını beğenerek okudum mesela... onun haricinde stieg larson'un millenium serisi de aynı o şekilde. bayıla bayıla okudum diyeyim sana... sefiller var çok beğenerek okuduğum. ama içlerinde öyle bir kitap var ki resmen içimdeki okuma aşkını ben onla tanıdım diyeyim. tolstoy'un i''insan ne ile yaşar?'' kitabı.. bu kitabın bende her zaman yeri ayrıdır.. :)

0

en sevdiğim kitaplar arasına kitap hırsızı'nı ayrı bir yere koyarım. 2. dünya savaşı yıllarını bir çocuğun gözünden anlatarak savaşın psikolojik ve sosyal boyutlarını gözlerimizin önüne seriyor. robinson crouse kitabını da insanın doğadaki yaşam mücadelesini anlatması bakımından gönlümün klasik eseri yapabilirim. her 2 kitap da çok güzeldi. bunların dışında peyami safa'nın dokuzuncu hariciye koğuşu vr yalnızız adlı eserleri de çok güzeldi. yaptığı derin psikolojik tahliller beni çok etkilemişti. bir de sylvia plath'ın günlükler adlı kitabına değinmeden yapamam. muhteşem güzellikte bir kitaptı. varoluşçuluğu bir şairin gözünden görüyoruz.

0

hayatın sıkıntılarının aşağı tabakadakiler ve yukarı tabakadakiler arasında olduğunu; orta hâlli yaşayışts sıkıntının en aza indiğini; diğer iki tabakada görülen bir sürü kötü olayın bu tabakada görülmediğini; diğer iki tabakada ki hayatın boğuculuğu, sıkıcılığı, yorumculuğu ve zevkli duruma düşürücülüğü karşılığında orta tabakadakilerin bu sıkıntılardan uzak yaşadıklarını; çekilen sıkıntının üst ve alt tabakaya has olduğunu; mutluluğun, erdemin, sevincin orta tabakada yakalanabildigini; barış ile bolluğun, yumuşaklığın, sağlığın, ölçülü hareketliliğin, toplum bağlarının, özlenen sevinçlerin bu orta tabakaya bağışlanmış olduğunu; böyle bir hayatla insanın gövdece büyük işlerin altında kalıp ezilmekten, bir lokma ekmek uğruna köle gibi satılmadan, ruh ve bedeni rahatsız eden düşüncelere kapılmadan dünyada her hangi bir sıkıntıya düşmeden yaşanabileceğini, böylelikle kendisine düşünüp zevkleri uğruna kıskançlığın eline düşmeden, dünyada iyi olan bütün güzel duyguları tadarak , hayatını sürdürebilecegini anlattı.

0

robinson crusoe benim en beğendim kitaplardan bir tanesi az da olsa anlatmak istiyorum.
1632 yılında york kentinde asil bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim. babam aslen buralı değildi. ticarette iyi bir yere gelmiş olan babam, bremenli bir yabancıydı. daha sonra york'a yerleşerek asil bir aile olan robinsonların kızıyla yani annemle evlenmiş, bu evlilik üç çocukla meyvesini vermişti. iki ağabeyim vardı. biri daha önce ispanyollara karşı yapılan savaşta yarbayken hayatını kaybetti. diğer ağabeyim hakkında da hiç bir zaman sağlam bir bilgiye sahip olamadık. ailenin en küçük oğlu olduğum için biraz nazlı yetişmiş, bundan dolayı tam bir iş öğrenememiştim. bu yüzden daha o günlerde aklıma değişik, uçuk kaçık düşünceler geliyordu. yaşı epey ilerlemiş olan babam hukukçu olmam için o zamanın en iyi eğitimini vermeye çalışmış, beni bu uğurda hazırlamaya gayret göstermişti. ama benim hayallerim de uçsuz bucaksız denizlere açılmak vardı. bu hayaller babamın isteklerini kulak ardı etmeme, annemin örgütlerine karşı koymama sebep oluyordu. bu da beni acılar içinde süründürecek olan kaderimin bir oyunuydu sanki. bilgisine ve ağırbaşlılığına hayran olduğum babam, benim düşüncelerimi sezmiş olacak ki bana ağırbaşlı uyarılar yaptı. babamın damla hastalığı yüzünden odasından çıkığını çok az hatırlarım. bir sabah yine odasındayken beni yanına çağırdı ve bu fikrimden vazgeçirmeye çalıştı. bir işte ilerleyip varlıklı bir şekilde hayatı rahatça geçirmek varken denizlere açılma istediğimin mantıklı bir sebebini söylememi istedi. bu gibi düşüncelerin ya ipsiz sapsız insanların oradan sürüklenmek için tuttukları yol olduğunu ya da ticarette büyük düşünen ve biraz ticaret yaparak çok zengin yaşamak isteyen insanlara ait olduğunu, benim durumumun bundan tamamen farklı olduğunu, çok fakir ve çok zengin olmanın pek sağlıklı bir yaşam olmadığını söyledi. fakirlikteki sıkıntılardan yorgunluktan zenginlikten kıskançlıklardan, kötü düşüncelerden orta halli yaşamanın daha iyi olduğunu, uzun süren deneyimler sonucu huzurunun ancak böyle elde edilebileceğini söyledi. kralların bile büyük işler için dünyaya gelmekten takındıklarını, herkesin aşağılık ile büyüklüğün arasında bulunmak istediğini, bu orta halli hayatın herkesin arzu ettiği bir şey olduğunu düşünürsem böyle bir hayatın mutluluğunu anlayabileceğimi, fakirlikten de zenginlikten de korunmak için yalvarıp yakaran bilmiş kişilerin de mutluluğun sırrını bu orta tabakada bulduklarını anlattı.

0

cok kitap okuyan biriyim. yani simdi burada saymaya kalksam sabahi bulurum sanirim. ama aklima gelen, begendigim kitaplari soyleyeyim. stieg larsson'un "millenium serisi" var. o seriyr bayiliyorum. sonra philippa gregory'i daha yeni okumaya basladim. 3 kitabini okudum, begrndim. onun disinda iskender pala'nin ve ayse kulin'in kitaplarına bayiliyorum.

1

benim okuduğum kitaplar arasında en sevdiğim romanlardan biri de şahika ve feraye adlı kitap olduğunu söylemek isterim. gerçekten çok beğenerek ve kısa bir süre içerisinde bitirdiğimi söyleyebilirim.