8

buraya dilediğin en uzun özgün cümleleri yazıp, geliririn uzun cevaplar ile orantılı olduğunu görmek ister misin?

Bir konuya açıklık getirmek isteriz. Sorumani üzerinde cevaplardan kazandığınız gelirleriniz girdiğiniz kelime sayısı ile doğru orantılıdır.

En önemli kural: Girdiğiniz cevaplar SİZİN cümlelerinizden oluşmalıdır.

Kopyala / yapıştır sorumani kültürünün en büyük düşmanıdır.

Cevaplarınız araştırmaya dayalı ve kapsamlı olursa gelirinizi katladığınızı göreceksiniz.

153 cevap
0

merhaba ben de ondan sonra işte eve internet bağlattım da böyle internette falan takılıyorum, evde kazanmanın yollarını para kazanmanın yollarını arıyordum ondan sonra birkaç tane site buldum güvenilir bir siteydi ondan sonra işte para kazandım ama öyle tabii çok bir para değil dedim eşime destek olayım en azından 5 10 milyon da kazansam yeter yani en azından ekmek parası sonuçta ona sonra bir sitede takıldım burayı daha bilmiyordum. zaten burası yeni açıldı gerçekten gece gündüz demeden hep böyle soru sorup cevap yaptım ama benim buraya geleceğimi duymuşlar ben buraya geldiğim için banladilar sayfamı kapattılar. paramıda vermediler ama halbuki ben onların sitesinde reklam falan yapmadım yani hakkımı zaten helal etmiyorum onlara o para da onlara haram olsun gerçekten dünyada nasıl bir insanlar var anlamış değilim sonuçta ben orada bebeğimi bırakıp devamlı soru cevap yaptım hani beni uyarabilir de beni uyarmadan direkt beni banladılar ondan sonra işte bu soruma niye geldim tüm sitelerdeki üyeliğimi iptal ettim çünkü gerçekten bu siteye çok seviyorum çok samimi ekibi olsun yani hep gülen yüzler ne zaman mesaj atsam her seferinde güler yüzlü bir şekilde cevap veriyorlar o kadar soru söylüyorum mesela hiç gelmemezlik yapma her seferinde benim mesajıma cevap verdiler ben evet ortaokul mezunuyum mesela burada durarak hem bilgi öğrenmiş oluyorum hem eğleniyorum hem de para kazanmış oluyorum bu benim için çok iyi oldu ben buraya arkadaşımız sayesinde geldim alperen 70 bu arkadaşımız sayesinde eldim iyi ki de beni çağırmış allah razı olsun ben sitelerden çok çabuk sıkılan biriyimdir ama bu sitede öyle olmadı çünkü ekipten kaynaklanan bir şey sormanı ekibi gerçekten de çok samimi çok iyi birine benziyor lar paramı da ödediler benim sadece benim değil buradaki arkadaşlarım da parasını ödediler yani güvenilir bir site inşallah böyle tek temennim ayakta kalmanız böyle bir ömür boyu işte bu sormani her zaman devam etsin istiyorum. eşime buraya söyledim sorumani ye bana dediler vermezler paranı falan filan muhabbeti yaptılar çünkü diğer siteden hani paramı vermediler ya benim bana inanmadı ondan sonra siz benim 190 tl mi yaptırdıktan sonra eşim gerçekten de iyiymiş yani güvenilir bir siteymiş dedi çünkü habire bana telefonu artık elinden bırak diyordu vermez onlar para falan muhabbeti yapıyordu ondan sonra işte benim param yatınca bir daha da bana bir şey diyemedi yani sadece şimdi diyor elinde fazla telefonu tutma diyor o kadar yani seviyorum bu siteye buraya gelen arkadaşlarım da bu siteye gerçekten güvensin hem ekibi samimi hem de parası iyi ve güvenilir bir site herkese tavsiye ediyorum bu siteye referans gelmeden önce arkadaşlarımı zaten buraya çağırmıştı referans geldikten sonra da zaten 2 kişi kalmıştı onu da çağırdım ama onlar da hiçbir işe yaramıyor takılmıyor lar aslında burada kalsınlar bence iyi bir kazan sağlayabilirler sonuçta burada yarışmalar var bizler için gerçekten çabalıyorsunuz uğraşıyorsunuz sorumani ekibine gerçekten çok teşekkür ederim.

0

ben aşktan bahsetmek istiyorum sizlere. öncelikle bir konu hakkında netlik getirmem lazım. sevgi ile aşk aynı şeyler değildir. mesela bir kitabı,bir şarkıyı,bir filimi,bir dizi, bir hayvanı hatta bir yemeği bile sevebilirsiniz ama aşık olamazsınız. aşk bana göre her insanın sadece bir kere yaşadığı bir duygudur ve bir insanın başına gelecek en güzel olaydır. aşık olan insanlar aslında yaşamanın sadece nefes alıp vermekten ibadet olmadığını anlıyorlar. ask öyle bir şey ki insan açık olduğu zaman tüm vücudu aşık olduğu kişi için çalışmaya başlıyor. mesela kalp sadece onun için atıyor,beyin sadece onu düşünüyor,gözler sadece onu görüyor,eller sadece ona temas ediyor ve ayaklar sadece ona gidiyor. insan aşık olduğu zaman aslında vücudunu başkasına teslim ediyor bir nevi. özlemek duygusunu sevebilir misiniz? mesela ben sevdim. onu özlemek bile bir başka oluyordu. aşk aslında bir nevide korku demektir. mesela ben daha önce hiç bir şeyden korkmazdım ama onu kaybetmekten ve ona zarar gelecek diye hep korku ile yaşadım. başta demiştim ya hani aşk ile sevgi farklı şeylerdir diye gerçekten öyle. mesela sevdiğin birisi seni üzecek bir hareket yapsa sen onu sevmekten vazgeçebilirsin ama aşık olduğun kadın senin hayatını bile bitirse onu sevmekten vazgeçemezsin. bende yaşadım aynı şeyleri ve ayrılalı 1,5 ay oldu ama hala unutmadım. bıraktım artık unutmayı ben onu bir saniye düşünmeden geçirdiğim bir günüm bile olmuyor. insan her şarkıda,kitaplarda,dizilerde,şarkı söyleyen insanları gördüğünde,yemeklerde ve yolda veya marketlerde duyduğu şarkılarda bile sevdiğini arar mı? ben aradım ve her defasında buldum. yemek yerken bile o bu yemeyi çok severdi yada sevmezdi diye aklına geliyor insanın. aşk öyle bir şey ki ya ben çok farklı yaşadım yada gerçekten çok kutsal bir duygu. ben ona hiç bir zaman cümleleri bir araya getirip onu ne kadar çok sevdiğimi anlatamadım ama o hep bildi benim onu ne kadar çok sevdiğini. fakat iki tarafta çok sevse bile ayrılıklar oluyor. biz çok sevmemize ragmen ayılmak zorunda kaldık. tabi sonradan barışmak istedim ben birçok defa ama ne yazık ki her defasında özenle seçtiği sözler ile kalbimi param parça etmeyi başardı. fakat dedim ya aşk öyle bir şey ki her defasında parçalasa da kalbimi hatta benden nefret ettiğini söylesede bir an bile vazgeçmedim ondan. daha doğrusu vazgeçemedim. çok denedim unutayım onu yeni bir hayat kuruyum kendime diye ama hiç bir defa beceremedim. ayrılık bile bir başka güzel oluyormuş sevince onu daha iyi anlıyorum simdi. mesela ben onla ağlamayı bir başka insanla gülmeye değişmem. onun sacının tek teline bir zarar gelse dünyaları bile yakarım. fakat o şuanda belki başkası ile mutluyken ben burda acı cekiyorum ya o zoruma gidiyor iste. aşk dediğimiz bu illete bir de ayrılık dahil olmasa daha güzel olurdu bence. hem kim ister ki bile bile acı çekmeyi ? aslında ben isterdim ya. sonun böyle olacağın bilseydim bile gene onu sever ve onunla beraber olurdum. aşk aslında bir nevide intihar sekli diye düşünüyorum..

0

bu soru bundan tam 24 gün önce sorulmuş ve ben neden şimdi görüyorum :))biz buraya bir şeyler anlatmış ben de anlatmak istiyorum.sizi arkadaşlarımla beraber yaptığım bir olayı anlatacağım bundan tam beş yıl önce arkadaşlarımla beraber kütüphanede kalalım dedik ertesi güne çok önemli bir sınavımız vardı evde çalışamazdık bu yüzden kütüphanede çalışalım dedik.neyse biz arkadaşlarla toplandık kütüphaneye gittik çalışmaya falan başladık saat gece yarısı olunca kütüphane de kalan ders çalışan bütün insanlar teker teker çıkıp gittiler.açıkcası ben sabaha kadar kalıp ders çalışılır diye düşünmüştüm ama kimse öyle yapmadığını herkes evine gitti biz arkadaşlarla sadece kaldık.yani itiraf etmem gerekirse tabii ki de korktum kocaman kütüphane ve biz 6 kız kaldık.belli bir süre sonra herkes ders çalışmayı bırakıp korkmaya başladı daha yakın oturduk birbirimize.ebru diye bir arkadaşımız vardı kendisi bir oyun oynayalım dedi ben ruh çağıralım gibi bir şey dedi. ben başta olmak üzere hiçbir kız kabul etmedi zaten korkuyoruz ve böyle bir şey yapamayız kapıda bir güvenlik var sadece ve kendisi de uyuyordu zaten.neyse ısrar etmesi sonucu hepimiz kabul ettik ve yapalım dedik.bu arkadaşımız kendince bir şeyler söyledi ve hiç anlamadığım dilden ruh çağırma ya başladı.o kadar çok korkuyordum ki etrafıma bakamıyorum gözlerimi kapatmıştım.daha sonra garip sesler duyduk ve hepimiz birden çığlık attık kapıya doğru koşarken güvenlik yüzüne maske yaptığı için onu görünce daha fazla çığlık attık.gerçekten o kadar kötü bir gündü ki size anlatamam.kütüphaneden sonra hepimiz ebrunun evine gittik ve korkudan uyuya kalmışız sabahki sınava hiçbirimiz girmedik çünkü hepimiz uyuya kalmıştık.bir daha asla gece kütüphanede kalma fikrine hiç birimiz sıcak bakmadık:)))

1

24 gün önce sorulan bu soruyu benim görmemem, cevap vermemiş olmam, bunu atlamam enteresan doğrusu. sitede elimden geldiği kadar kendi cümlelerimle sorulara cevap verip, özgün olmaya çalışıyorum.

ama kısa ve net cevabı olan, fazla bilginin gereksiz olduğu soruları hem arkadaşlarım, hem ben soruyorum ve haliyle kısa cevaplar veriliyor. bunlara sırf cevabı uzatmak için aynı kelimeleri tekrarlamak, eş anlamlı kelimeleri yinelemek doğru gelmiyor bana. etik bulmuyorum açıkcası.

ama yorum içeren, fikir beyan edilen konularda insanlar dilediği gibi uzun cümlelerle kendilerini ifade edebilirler. sırf para kazanmak uğruna da soru ce cevap kaliteleri düşsün istemem. okunabilir, anlaşılabilir bir site olmalı ki sorumani rağbet görsün. araştırmalarda tercih edilsin. popüler olsun ve bilirliği artsın.

siteyle ilgili benim alışamadığım noktaları da buraya yazmak isterim. soruların ve cevapların düzeltilebilir olması gerekir diye düşünüyorum. en azından aynı gün içerisinde. kategorilerin olması faydalı olur diye düşünüyorum. ayrıca sorularını beğendiğimiz insanları takip etmekte, ilgi alanlarımıza yoğunlaşmamızı kolaylaştırabilir ve cevap sayısı da bu oranla artabilir. bir de bir etikete tıkladığımızda soru görülüyor ve yanında iki cevap yazıyor. ancak tıkladığımızda 10u geçkin cevap yazılmış olduğu görülüyor. bu sorun sadece bir etikete tıkladığımızda çıkan sorularda yaşanıyor. onun da düzeleceğine inanıyorum. gerçi sorumani yaparız dediği her şeyi yaptı, bu yüzden sorumani'ye inancım da sonsuz.

şu an benim favori internet sitelerimde birinci sırada. 50 tl ödememi de aldım bu geçen yirmi gün zarfında. dilediğim gibi aktif olamadığım için kazancım düşük ama kasmıyorum ve küçükte olsa burda birikim yapmak hoşuma gidiyor.

bu zamana kadar yazdığım en uzun cevapdan 16 kuruş almıştım bakalım bu kaç kuruş getirecek. çok uzun yazdığım bir cevap da gönderilememişti ve üzülmüştüm. o zamandan beri uzun yazmaya korkuyorum, umarım korkum bu cevapla kırılır. herkese keyifli günler ve bol kazançlar dileklerimle.

1

sevgi insanın kalbinde doğuştan yer etmiştir. anne sevgisi bunun gelişmesine neden olur. babamızı severiz, kardeşimizi severiz, arkadaşımızı severiz, okula gider öğretmenimizi severiz, düşüncelerimiz büyüdükçe vatanımızı severiz. düşüncelerimiz daha da büyüdükçe üstünde yaşadığımız dünyayı severiz ve o dünyada yaşayan insanları severiz. insan sevgisi çok önemli bir duygudur ve insanı hayata bağlar. sevelim, sevilelim, bırakalım kalbimiz sevgiyle dolsun.dünyadaki canlıların en değerlisi insansa, insanların en değerlisi erdemli olandır. erdemli olmanın ilk koşulu sevgiyse, ikincisi saygıdır. insan önce kendine saygı duymalıdır. fikirleriyle barışık olmalıdır. doğruluktan şaşmamalıdır. durup dururken fikir değiştiren, bugün beyaz dediğine yarın siyah diyeni kimse alkışlamaz. böyleleri aynaya yüzü kızarmadan bakamaz. insan kendine olan saygısını başkalarına saygı duyarak pekiştirir. başkasının arkasından konuşmamalı, kimsenin kalbini kırmamalı, kötü söz söylememelidir.spor yapmak günlük hayatın sıkıntısını en aza indirgemek için biçilmiş kaftandır. hareketli olmak, yürümek, jimnastik yapmak, koşmak, vücudumuzun hücrelerine birikmiş olan kiri temizler. kirden arınan insan daha canlı ve atak olur. bu da insanın genç ve dinç kalmasını sağlar. her gün jimnastik yaparsak ve bunu alışkanlık haline getirirsek geçen zamanın bizi yaşlandırmak için zorlanacağını fark ederiz.insan beyni çok önemli bir rol üstlenir. hayat sahnesinde başrolde mi oynayacağın yoksa figüran mı kalacağın orada şekillenir. beyin bazı şeyleri fark etmeye başladığında kendiliğinden harekete geçer. örneğin, kafatası içinde durduğu insanın başrolde oynamasını istemektedir. bunun için gerekli olan şey bilgidir. en iyi ve en doğru bilgi kitaptadır. bu, insanda okuma isteği yaratır. insanın okuması beynin gerekli bilgilerle dolmasını sağlayacaktır. dolum seviyesi yeterli düzeye ulaştığında, barajın elektrik üretmesi gibi, insan beyni fikir üretmeye başlayacaktır.

1

profesör sınıfa girip karşısında duran dünya'nın en seçilmiş öğrencilerine kısa bir süre baktıktan sonra, "bugün zaman yönetimi konusunda deneyle karışık bir sınav yapacağız" dedi. kürsüye yürüdü, kürsünün altından kocaman bir kavanoz çıkarttı. arkadan, kürsünün altından bir düzine yumruk büyüklüğünde taş aldı ve taşları büyük bir dikkatle kavanozun içine yerleştirmeye başladı. kavanozun daha başka taş almayacağına emin olduktan sonra öğrencilerine döndü ve "bu kavanoz doldu mu?" diye sordu. öğrenciler hep bir ağızdan "doldu" diye cevapladılar. profesör "öyle mi?" dedi ve kürsünün altına eğilerek bir kova mıcır çıkarttı. mıcırı kavanozun ağzından yavaş yavaş döktü. sonra kavanozu sallayarak mıcırın taşların arasına yerleşmesini sağladı. sonra öğrencilerine dönerek bir kez daha "bu kavanoz doldu mu?" diye sordu. bir öğrenci "dolmadı herhâlde" diye cevap verdi. doğru" dedi profesör ve gene kürsünün altına eğilerek bir kova kum aldı ve yavaş yavaş tüm kum taneleri taşlarla mıcırların arasına nüfuz edene kadar döktü. gene öğrencilerine döndü ve "bu kavanoz doldu mu?" diye sordu. tüm sınıftakiler bir ağızdan "hayır" diye bağırdılar. "güzel" dedi profesör ve kürsünün altına eğilerek bir sürahi su aldı ve kavanoz ağzına kadar doluncaya dek suyu boşalttı. sonra öğrencilerine dönerek "bu deneyin amacı neydi" diye sordu. uyanık bir öğrenci hemen "zamanımız ne kadar dolu görünürse görünsün, daha ayırabileceğimiz zamanımız mutlaka vardır" diye atladı. "hayır" dedi profesör, "bu deneyin esas anlatmak istediği eğer büyük taşları bastan yerleştirmezseniz küçükler girdikten sonra büyükleri hiç bir zaman kavanozun içine koyamazsınız" gerçeğidir". öğrenciler şaşkınlık içinde birbirlerine bakarken profesör devam etti: "nedir hayatınızdaki büyük taşlar? çocuklarınız, eşiniz, sevdikleriniz, arkadaşlarınız, eğitiminiz, hayâlleriniz, sağlığınız, bir eser yaratmak, başkalarına faydalı olmak, onlara bir şey öğretmek! büyük taşlarınız belki bunlardan birisi, belki bir kaçı, belki hepsi. bu akşam uykuya yatmadan önce iyice düşünün ve sizin büyük taşlarınız hangileridir iyi karar verin. bilin ki büyük taşlarınızı kavanoza ilk olarak yerleştirmezseniz hiç bir zaman bir daha koyamazsınız, o zaman da ne kendinize, ne de çalıştığınız kuruma, ne de ülkenize faydalı olursunuz. bu da iyi bir iş adamı, gerçekte de iyi bir adam olamayacağınızı gösterir."profesör, ders bittiği hâlde konuşmadan oturan öğrencileri sınıfta bırakarak çıktı gitti.

1

içimize sığdıramadığımız hayallerimiz vardır. oysa ki küçüklüğümüzdür o hayalleri büyüten. kendi içimizden çıkanı sığdıramayız dünyamıza. yıkılır hayaller, yerine daha küçükleri inşa edilir. ama yıkılan bir aşk, geride öyle acılar bırakır ki tek bir tuğlasını uzanıp koyamazsın yerine. izler vardır geride. ve izler hatırladığın kadar derindir. her şey bir aşk oyunuysa, gidişlere seyirci kalmak düşer kalanlara. adımızdan düşer adım adım. ve gitmek değil, bitmektir attığı her adım. aşkın bitişi değil de geride kalan her şeyin yalan oluşu yıkar insanı. oysa siz, onun yanında ondan daha güçlü görünmekten bile sakınmışsınızdır kendinizi, sırf o güçsüz gibi görünmesin diye. bu kadar iyi olduğunuza kimse inanamaz, görmek istemez. ve bazı gerçeklerin inanılmazlığı, bir yalana dönüştürür onları. en çok da bu yüzden giderler. çünkü haklı görürler kendilerini, göremediklerinin gölegesinde...

1

biraz da edebi açıdan yaklaşalım bu sorudaki serbestliğe. bugün başka bir şey var. hava tüm soğukluğunu içime püskürtüyor sanki. ellerim buz, yüzüm beton, burnum kırmızı. seçenek sunuyor önüme ”onunla bir daha görüşmeyeceksin, yoksa sen bilirsin…” diye tehdit biçiyor. hassas noktamı bulan kişi canıma kast ediyor. savaşamıyorum. ”senden bir dakika bile uzak kalmak istemiyorum!” diye diretiyor değer verdiğim insan. ve ben ona dönüp ”bende!” diyemiyorum. biliyorum ki desem tehdite kurban gideceğim. ve hiç olmak istemediğim ortamın içinde bulacağım kendimi. bunları bilmek çok acı, gözlerimin dolup dolup akmasını görmek dahada acı. nefret ettiğim insana dönüp ”ne yapıyorsan yap, onu kaybetmeyeceğim!” diyemiyorum. çıkamıyorum bu sokaktan. ağır geliyor acılar, sancım her zamankinden çok daha fazla. taşıyamıyorum bu yükü. kolay yol varken neden? diyesim geliyor ama yutuyorum. tam aradığım adamı bulduğum anda onu kaybetmek zorunda oluşum canımı yakıyor. aradığım erkek? beni değiştirmeye çalışmadan, olduğum gibi kabullenerek seven adam. ”geç buldum erken kaybettim” sözü yankılanıyor kulaklarımda. üşüyorum, ağlıyorum ve tükeniyorum…
hayat denilen olgunun neresindeyim? diye çok sordum kendime. kurtarıcı adamın farklılığını anladığım andan itibaren ona yakın olmak istiyorum. buluşmaya hep bir adım geriden yaklaşan ben en önde bayrak taşıyorum. ama buluşamayacağımı bilmek, bile bile kaybetmek, severken gitmek zorunda olmak her şeyin ne kadar çıkmaz olduğunun göstergesidir! lanet olsun her şeye.

1

kıyafet alırken nelere dikkat edilmeli?
1.ilk olarak hangi kıyafetlere ihtiyacınız olduğunu tespit edebilmek adına sahip olduğunuz giyeceklerin bir listesini oluşturmalısınız.
2. kıyafet listesi oluştururken şu hususa dikkat etmelisiniz; işinize yaramayanları ayırıp, kaldırmalısınız.
3. hangi giyeceklerinizin eksik olduğunu gözden geçirip, ihtiyaçlarınızı belirlemeli ve bu doğrultuda öncelik sırası yapmalısınız.
4. ihtiyaç duyduğunuz kıyafetlerin model, renk, kumaş cinsi vb. özelliklerine dikkat etmelisiniz. modeli belirlerken sık giyebileceğiniz kıyafetleri baz alabilirsiniz.
5. moda diye size yakışmayan ve sadece bir kere kullanacağınız şeylerin yanı sıra kolayca kombin edebileceğiniz kıyafetleri tercih etmelisiniz.
6. satın alınacağınız kıyafetlerin her türlü renkle kolayca uyum sağlayabilecek olmasına özen göstermelisiniz.
7. satın aldığınız kıyafetlerin çabuk yıkanabilen, dayanıklı, farklı mevsimlerde uzun süre giyilebilen, buruşmayan kumaştan üretilmiş olmasını gözden kaçırmamalısınız.
8. iç giyimde ise doğal liflerden üretilen ürünleri tercih etmelisiniz.
9. kıyafet satın almadan önce pek çok mağazaya bakmalısınız. böylelikle ürünleri kalite, model, fiyat, çeşit ve renk açısından karşılaştırma imkanına sahip olabilirsiniz. bu da kaliteli ama uygun yerlerden alışveriş yapmanıza yardımcı olabilir.
10. indirim dönemlerini takip etmeli, bütçenizi çok zorlamadan kıyafet alışverişi yapmalısınız.
11. ölçü ve bedeninden emin olamıyorsanız satın alacağınız giyeceği mutlaka denemelisiniz. eğer eve geldiğinizde aldığınız kıyafet üstünüze olmazsa tekrardan değiştirmek için mağazaya gitmek zorunda kalabilirsiniz.
12. kıyafetlerin renk tonları, kumaşı, fermuar, dikişleri, düğme, astar vb. kısımlarını kontrol etmelisiniz. ayrıca sökük, yırtık, tüylenme, renkte ton farkı olmamasına özen göstermelisiniz.
13. alışverişlerinizde kıyafetlerde bilgi verici etiketleri inceleyerek kumaşın lif kompozisyonu ile uygulanacak bakım ve temizlik yöntemlerini satın almadan önce mutlaka öğrenmelisiniz.
14. kullanmayacağınız ürünleri satın almamalısınız. özellikle satış danışmanlarının ve alışverişe çıktığınız kişilerin kararınızı etkilemelerine izin vermemelisiniz.
15. kıyafet alışverişlerinizde mutlak suretle fatura ya da satış fişi almalı ve bunu saklamalısınız.
16. alışverişinizi aceleye getirmemeli ve mağazaların sakin olduğu zaman dilimlerini tercih etmelisiniz.

1

çiğ olarak tüketilen her meyve ve sebze tüketilmeden önce mutlaka dikkatle yıkanmalı ve kimyasal ilaçlardan, bakterilerden ve toprak kalıntılarından arındırılmalıdır. ancak yeşilliklerde bu durum daha da fazla özen gerektirir. çünkü yeşillikler hem çiğ olarak tüketildiği için mikroplardan arındırmak daha zordur, hem de yapraklar arasında kalmış kum ve toprak parçaları olma ihtimali fazladır. bu sebeple yeşillikleri yıkamak diğer meyve sebzelere göre daha fazla dikkat gerektirmektedir.marketten veya pazardan alınan veya tarladan toplanan yeşillikleri yıkamadan önce köklerinin mutlaka kesilmesi gereklidir. yeşilliklerinin köklerinin kesilmesi temizlik suyuna daha az toprak bulaşmasına sebep olur. ayrıca yeşillikler içerisine saklanmış şekilde bulunan çürümüş veya sararmış yaprakları görmeyi ve onlardan da kurtulmayı sağlamaktadır.kökleri kesilmiş ve çürümüş, bozulmuş olan yaprakları ayıklanmış olan yeşillikler artık yıkanmak ve temizlenmek için hazırdır. içeriğinde kum, toz gibi gözle görülür parçalar olabildiği gibi gözle görülmeyen mikroplar ve bakteriler de bulunur.yeşillikleri ilk önce gözle görülmeyen mikroplardan ve bakterilerden arındırmak gereklidir. bu durumun sağlanabilmesi için 1/3 oranında hazırlanmış sirkeli veya limonlu suyun içerisine konulan yeşillikler en az 10 dakika bu suyun içerisine bekletilmelidir. yeşillikleri limonlu veya sirkeli suda bekletme süresi 15 dakikayı geçmemelidir, aksi takdirde suda çözülen bir vitamin türü olan c vitamini açısından zengin olan yeşillikler vitamin değerini kaybedebilir. yeşilliklerin vitamin değerini kaybetmemesi için dikkat edilmesi gereken bir nokta da limonlu veya sirkeli su içerisinde bekletilen yeşilliklerin küçük parçalar halinde olmamasıdır. küçük parçalara bölünerek bekletilir ise suya nüfuz eden alan arttığından dolayı vitamin değeri daha çabuk kaybolur. oysa büyük parçalar halinde bekletilen yeşillikler hem bakteri ve virüslerden arınır hem de vitamin değerini büyük oranlarda kaybetmez. sirkeli veya limonlu suyun içerisinde bekletilen yeşilliklerin arasında kalmış toz, kum ve kirlerden arındırmak için son olarak yavaşça akan suyun altında yaprakları güzelce yıkamak gerekmektedir. bu işlemler sayesinde kum, toz ve toprak yeşilliklerden arınır ve yeşillikler tüketilmeye hazır hale getirilir.bu işlemler doğru şekilde yapılmaz ve kumlar veya bakteriler yeşillikler arasında saklı kalır ise, bu yeşillikleri tüketen kişilere virüs veya parazitler bulaşabilmektedir. bu da insanların hasta olmasına ve büyük sağlık problemleri ile uğraşmasına yol açar.yıkanma işlemi biten yeşillikler, tamamen kumdan ve tozdan arındırıldıktan emin olunduktan sonra kurutulma işlemine geçilir. son yıllarda kurutma işlemi için piyasada sebze kurutucuları satılmaya başlanmıştır. sebze kurutucuları hem çok pratik hem de çok kullanışlıdır. bu kurutucularda kurutulan yeşilliklerin suyu düzgünce süzüldükten sonra ıslak bir havlu üzerinde neminin tamamen alınması için bekletilir.

1

otomobilde renk seçimi son derece önemli ve dikkat edilmesi gereken bir husustur. araçların renkleri estetik katmasının dışında değer açısından önemli bir faktör oluşturur. bu nedenle araç satın alırken renk seçimine de özen göstermelisiniz. sadece sıfır araçlar için ikinci el araçlar içinde renklerin belirlenmesi önemlidir alırken ya da satarken araca değer katmasını istiyorsanız doğru renk seçimi yapmaya dikkat etmelisiniz.son dönemde sadece alıcılar için değil renkler araç firmaları için de çok önemli bir durum haline gelmiştir. bu durumu araç satın alırken fark edebilirsiniz çok fazla tutulan renklerdeki araçlar diğerlerine göre daha pahalı bir fiyata sunulmaktadır. bu yönde çok büyük bir otomobil pazarı vardır artık firmalar standart renklerin dışında çok göz alıcı renklerde ve farklı özelliklerdeki renklerde araç üreterek daha yüksek fiyatlara satıyorlar. bu özelliklere sahip bir aracınız varsa sizde satarken değerinden daha yükseğe verebilirsiniz. otomobillerde renk seçimi yaparken bulunduğunuz bölgeye göre hareket de edebilirsiniz. bölgenin ikliminin çok sıcak olması araç üzerinde olumsuz bir etkiye neden oluyor bu nedenle çok sıcak bölgelerde yaşıyorsanız alacağınız aracın rengi açık renklerden oluşmalıdır. koyu renkli araçlar sıcaktan çok çabuk etkilenir ve zaman içerisinde kaporta da ve diğer bölgelerde aşınmaların olduğunu görebilirsiniz. renk solması, güneş yanığı, aşınma gibi istenmeyen durumlarla karışlaşmak istemiyorsanız açık renkli otomobilleri tercih etmelisiniz. aynı şekilde toz, toprak ve çamur alan bölgelerde yaşıyorsanız koyu renkli araba tercih etmemelisiniz. tozlu araçları çok sık yıkamanız gerekir koyu renkli araçlar sık yıkama sonrasında aşınabilmektedir. ülkemizde en çok tercih edilen renk beyazdır bunun böyle olmasında beyazın uzun yıllar sorunsuz bir şekilde kullanılabilmesidir. açık renkler güneşten ve yıkamadan çok fazla etkilenmezler.sıcak hava ya da tozun yoğun olduğu bir bölgede yaşıyorsanız size en ideal renk beyaz ya da gri olacaktır. aracın boyasının zarar görmesinin en olumsuz etkisi aracın değerini düşürmesidir. aracı boyatsanız da boyatmasanız da araç değer kaybı yaşar. yeni model araçlarda farklı canlı renkler de çok dikkat çekiyor siz bölgenin durumuna göre ve tercihinize göre karar vererek seçim yapabilirsiniz.

1

eğitim hakkımız: devlet, vatandaşların eğitim ve öğrenimlerini sağlamak zorundadır. ülkemizde sekiz yıllık eğitim bütün vatandaşlar için zorunludur. devlet, vatandaşları arasında hiçbir ayrım gözetmeksizin, herkesin çağdaş eğitim koşulları içinde ve parasız olarak temel eğitim almasını sağlamakla yükümlüdür. devlet, ayrıca, maddi olanakları yetmeyen öğrenciler için burslar sağlar ve gerekli yardımları yapar. özel eğitime ihtiyacı olanlar için gerekli önlemleri alır.vatandaşların, doğumundan itibaren bir birey haline gelinceye kadar tüm eğitim ihtiyaçlarının devlet tarafından karşılanması gerekmetedir. devletin çocuklarına, yaşadığı kültürü ve dünyayı anlayabilmesi için, bilimle harmanlanmış bir şekilde , resim, müzik, spor, el sanatları ve din kültürünü alanlarını kapsayan uzun bir eğitim imkanı sunması gerekmektedir. bu eğitimin ilk dönemleri en riske atılmayacak yıllardır. bu dönem bizim, dünyamızı ve yeteneklerimizi keşfetme zamanlarımızdır. sosyal olup, kültürlerimizi paylaşma ve çevremizi algılama yaşımızdır. bu süreci 10 11 yaşlarında kesilip eğitimine "evde" devam etmek durumunda kalan yada sırf anne babasının rızası ile din agırlıklı eğitim alan bir çocuğun gelişimi sizce nasıl etkilenir? düşünce özgürlüğümüzü kazanmak için, bu süreç kaç yıl olmalıdır?eğitim sistemi bir ülkenin beynidir. sistem değiştirmek yerine öncelikli olarak eğitime yatırım yapılması gerekmektedir. nicelikli ve nitelikli eğitim herkesin hakkıdır. eşit ve kaliteli bir şekilde verilmelidir.

0

bu konu aslında çok saçma yani illahi cevaplar uzun mu olacak yani mesela bi adam soru yazmış kaç yaşındasınız diye nasıl bir cevap bekliyorlar uzun olmasının imkanı yok ne yapacaz yani illahi kafadan mı atalım cevapları yani mesela bu soru çok güzel cevaplanır çok uzun cevaplar da verilebilir diğerleri istersek de cevap veremiyoruz

0

yeter ki yazmak olsun işimiz neler yazarız neler , ne anlatacaklarimiz biter nede yazacaklarımız... sorun mutluluk mu başarısızlık mı ? hangisinden başlayalım ? yokluk çeken emekci halkımız mı ? yoksa varlık içinde yokluk çeken halkı mı ? emekçi insanların sabahın 7 sinden kalkıp günde ortalama 10 saat insan gibi değil hayvan gibi çalıştığı bir sistem kurbanı olan bu ülkede verilen emek karşılığı kazanç emeğin kat ve kat altında... bundan hiç bir bireyimiz memnun değil bir tarafta varlık için keyif yapan bir kesin bir tarafta da varlık nedir bilmeyen bir kesim hani adalet ? hani insan hakları ? neredeler hani hayvanlara tanınan hakların % de kaçı insanlara tanınıyor kimler yaşantısından memnun ? kimse ayda değil artık yılda bir eve giren etler yenilmeyen ağız sulandıran lezzetler hangisinin tadını merak etmiyor insanımiz hangisinin ? yokluk zordur üstesinden gelinmesi daha zordur bı yardım eli beklemek insanın insana muhtacligi zordur en zorunda budur hem insanlarla savaşmak hem yokluklarla savaşmak güç ister sabır ister irade ister hangimiz de var bu güç ne kadar dayabiliriz buna ? gücümüz yeter mi bu kadar savaşa var mı gücümüz inancımız ? benim yok olmuyor zorlasan da olmuyor ne kadar denersen dene olmuyor kaybetmeye alıştım artık savaşacak gücüm yok elimden gelen hiç birşey yok bir el arıyorum güçlü bir el güçlü bir destek bana inanç verecek beni kendime getirecek bir güç var mı öyle.bir güç var mı öyle bir el varsa nerde ne zaman gelecek daha bekleyecekmiyim bekliceksem ne kadar beklicem dayanacak gücüm yok daha ne kadar söyleyin , sevgiye hasret yaşamaya insanlığa hasret herşeye hasret daha ne kadar beklenir ne kadar dayanılır yanlizliga kimsesizlige insanın buna gücü yeter mi yetmez yetmez yetmez insansın sen ne kadar yeter ki gücün ne kadar dayanılırsin bu kadar acıya yanlizliga ne kadar ..... ?

0

nerden başlasak nasıl başlasak bilmiyorum , rasgele yaşanan bir hayat elde edilmemiş başarılar kaybedilmiş zaferler bir çok hayal kırıklığı ve yitirilen özgüven .. hepimizin varoluşunun bir sebebe dayalı olduğunu biliyoruz kimilerimiz başarımızın meyvelerini toplamak için kimilerimiz hayattan ders almak daha iyi bı yerlere gelmek için kimilerimizde iyi bir insan olmak için herkesin farkli farklı hedefi var başarmak kazanmak daha iyi yerlerde olmak lüks yaşamak ... para uğruna verilmiş savaşlar toprak uğruna verilmiş canlar degisilmis karakterler söylenen yalanlar.. biz hangisi için yaşıyoruz daha iyi bir gelecek için mi ? daha iyi bir iş için mi ? yoksa hayatı sevdiğimiz için mi ? hayattan tat alıyormusunuz ? işleriniz yolunda mı ? ellerinizin içinde ne var verdiğiniz savaşlardan galip çıktınız mı ? ben söyleyeyim mi belkide 10 da 1 imiz başarılıyız %9 luk bölümümüz başarısızlıkla savaşıyoruz kaybettiklerimizi tekrardan kazanmak için uğraşlar veriyoruz uykumuzdan sağlığınızdan vazgeciyoruz çoğu zaman arkadaşlarımız tarafından belkide ise yaramaz görülüyoruz ailemiz tarafından bile bazen oluyor bunlar anlatılacak o kadar çok şey var mı blok açıp yazmak istiyorum yaşadığımı yarattığımı yaptığım hataları saatlerce sayfalarca yazılara dokebilirim ... geldiğim konum yaşadığım yer beni benden uzaklaştırdı inançlarımı yitirdim özgüveni mı kaybettim hayattan insanlardan soğudum yapılabilecek en büyük hayatı yaptım kendimce kurulu olan düzeni mı bozdum çevremi terkettim sosyalligimi bitirdim resmen yaban hayatı yaşamaya başladım çevremde kimse yok derdimi anlatacağım sıkıntı mı paylaşacağım kimsem yok sosyalist bir insan olarak artık sosyallik 0 derecesine kadar geriledi girilmeyecek yollara girdim şuan çıkamıyorum 4 duvarla çevrili etrafim ne duvarları asabiliyorum ned duvarlari yikabiliyorum çıkış yolu arıyorum çıkamıyorum genelde iki elimin arasında olan kafamda neler olduğunu ne yapacağımı bilmiyorum anlatmak istiyorum anlatamıyorum anlatsam da anlayacaklarini sanmıyorum ...

1

ben de ülkemizin tarihinde önemli yer alan lale devrinden bahsedeyim. lale devri avusturya ile imzalanan pasarofça anlaşması ile başlayarak patrona halil isyanına kadar süren dönemdir. bu dönem osmanlı'da yeniliklerin avrupa örnek alınarak yapılmaya başlandığı dönemdir. osmanlı'daki aydın ve yöneticilerin geçmişteki hüçlü günlerini yaşama hedeflerinin yerini avrupa'yı örnek almaya bıraktığı dönemdir. karlofça ve pasarofça anlaşmaları ile kaybedilen toprakların da etkisiyle padişah 3.ahmet ve sadrazam damat ibrahim paşa zoraki bir batılılaşma hareketi başlattılar. paris'e gönderilen yirmi sekiz mehmet çelebi sunduğu raporda gördüğü yerleri hayranlık ve takdirle padişaha anlattı. avrupa etkisi kısa zamanda istanbul'da gözlendi. saray ve çevresinde fransız tarzı yaşanmaya başlandı. ibrahim müteferrika öncülüğünde matbaa osmanlı'da müslümanlar tarafından kullanılmaya başlandı. ilk basılan kitaplar ise din dışı konulardan seçildi. kağıt temininde karşılaşılan sorunlar yüzünden bir süre basıma ara verilip ardından basıma devam edildi. ibrahim müteferrika bu dönemde padişaha sunduğu bir kitapta osmanlı'nın neden gerilemekte olduğuna dair görüşlerini dile getirip ilk kez nizamı cedit kelimesini kullanan kişi oldu. bu dönemde matbaanın yanı sıra tercüme heyeti de kurularak yabancı eserler türkçe'ye çevrildi. kendi alanında ilk teşkil eden ve avrupa tarzında eğitim vermeyi amaçlayan hendesane kuruldu. bu dönemde padişah ve sarayın lüks içinde halktan kopuk yaşaması tepkiyle karşılandı. yenileşme hareketine karşı olanların da kışkırtmasıyla isyan çıktı. patrona halil isimli yeniçeri, yeniçerileri ve işsiz güçsüz takımını ayaklandırdı. diğer tepkili halktan da olan katılımlarla kalabalık saraya yürüdü. isyan sonucunda padişah 3.ahmet tahttan feragat ettirildi ve sadrazam damat ibrahim paşa öldürüldü. isyancılar dönemin simgesi olan köşk, bahçe ve sanat eserlerini tahrip ettiler. dönemin havasını "yiyelim, içelim zevk alalım bu hayattan." dizesiyle ifade eden şair nedim de öldürüldü. isyanla birlikte padişah 3.ahmet tahttan indirilip yerine 1.mahmut getirildi. bu dönem bu şekilde son buldu.

0

ülkemizde yaşam neden bu kadar zor? 1600 tl maaş alıp bu maaşla gecinmek gercekten mümkün mü? eger bunu basara bilen insanlar varsa gerçekten tebrik etmek istiyorum. 600-700 tl kira veriyorsun,200-300 tl faturalar ödüyorsun, en az 300 mutfak alısverisi desek,300 yol masrafı desek,400 çocukların okul masrafları desek,300 cocukların harclıkları desek gercekten çok eksik kalmıyor mu? nasıl basara biliyorsunuz gecinmeyi? özel ihtiyacları gectim bu maaş temel ihtiyacları bile karşılamıyor. bi sigaga almak istesen en ucuzu 10 tl hergün 1 paket ictiğini düşün ayda 300 tl. hiç sinama,lokanta,eglence gibi faliyetler yapmak zaten imkansız. bi dometesin kilosu olmuş 5-6 tl,soğan desen 3-4 tl, bi yoğurt alayım desen en az 15 tl bu dönemde 1600 yeterli olur mu? bence olmaz! temel ve özel ihtiyaçları gectim ötv,kdv,vergi gibi seylere zaten maasın yarısı gidiyor. bize resmen öyle bir zor hayat sunuyorlar ki ekonomik sıkıntılar yüzünden intiar sayıları yükseliyor. bizim 1600 tl ile gecinmemizi isteyen kişiler 54 binlira yetmiyor diye zam alarak 75 binlira maaş almaya baslıyor. bu noktada olay birazda adalet sistemine giriyor sanırım? simdi gercekten bir adalet varsa bir işci 1600 tl ile gecinirken bir cumhurbaşkanı 75 binlira ile geçinir mi ? adalat sadece ün ve para sahibi olan kişiler için mi adalet ? garibanlara adalet yok mu ? bence yok. sadece paran varsa ve torpilin varsa adalet işliyor. bunlaraan birisine sahip diğilsen bu ülkede yaşam çok zod oluyor. biraz uzun oldu ama soruyu görünce biraz gelir elde etmek istedim. birde içimde söylemek isteyip söyleyemediğim bu duyguları paylaşmak istedim. malum etrafımda konuscak birileri olmayınca bende burda sizinle paylasıyorum. fakat bilmenizi isterim ben bu metini yazarken hiç kimsenin kişisel görüş ve partisine haketet etmedim. birde kimsenin hakkında kötü bir yorum yapmadım. bu metni okursanız bunu göz önünde bulundurmanızı istiyorum. birde son olarak mhp partisinin af teklifine deyinmek istiyorum. bu af olayı keske cıkca ben cok istiyorum. çünkü mahkum olanlardan bir cogu zamanında fetonun yerlestirdiği hakim ve cavcılar tarafından sucsuz hüküm yiyen kisiler. bu yüzden bu af gercekten cıkarsa magdur olan kişilerin mağduriyeti giderilmiş olur. iyi geceler.

0

merhaba arkadaşlar. cevaplara bakınca ne kadar uzun yazanlar var öyle. işte sorumani'nin bu özelliğini seviyorum. cevaplarda ne kadar uzun yazarsak o kadar çok para kazanıyoruz. "ne kadar ekmek o kadar köfte" diye bir deyimimiz var. ne kadar da doğru bir deyimmis meğerse. bizimde burada verdiğimiz cevaplarda ne kadar uzun olursa ao kadar kazanıyoruz. bu sitenin reklamını görüp gelmiştim iyiki de gelmişim diyorum. 2 haftadır buradayım coktan alıştım bu siteye vallahi. hem ögreniyorum hem de para kazaniyorum. bu issiz halime iyi oldu. is arayip bulana kadar hic olmazsa harçlığımi cikiyor, yeni alacsgim kitaplarin parasi cikiyor, belki yeni alacağım bir spor ayakkabisinin parasını kazanıyorum suan. buradaki insanlsrin yarışı neredeyse öğrenci. öğrencilere de bir kazanç kapisi oldu. öğrenci arkadaslara diyorum şimdiden nr yapabiliyorsanız ne kazanıyorsanız şimdiden yapmaya çalışın. üniversite ve sonrasında paraya oyle bir ihtiyaciniz olacak ki..

0

ben buraya güzel bir animi bırakmak istiyorum o zaman benim dedem önceden bekçilik yapardı ve bizde zaman zaman gider yanında kalırdık bir gün bende gittim kalmak için o kadar güzel bir ev ki bahçesi havuzu meyveleri çok güzeldi gerçekten bi gün uyandım havuzun kenarında dolanıyorum bir de ben sudan korkan bir insanım nasıl olduysa havuzun ıçinden köpek balıkların in cikacakagina inandım bir an çocukluk aklı işte neyse o korkuyla hemen dedemle nenemin yanına gittim ceviz topluyorlardı bende biraz yardım ettim eeeee tabi yemeden geçemezdim sonra orada bi arkadaş edindim her gün duvardan atlar diğer tarafa evlerin olduğu tarafa geçerdim onların evinde sabahtan akşama kadar oynardık insanın böyle anılarının olması ne kadar güzel değil mi dedemi ve nenemi çok seviyorum allah onlara uzun sağlık li huzurlu ömürler nasip etsin.

0

o zaman uzun uzun bir şeyler söylemek istiyorsak ben buraya bir şarkı sözü yazayım bugün dağların dumanı aralandı hoşgeldin ah işıklar içinde kaldım yandım efendim ah işıklar içinde kaldım yandım efendim sen bana yangın ol efendim ben sana rüzgar tutuşsun gün yansın geceler zamanımız dar bir de yıldız tilbe'den şarkı sözü yazayım ben vazgeçmemişken düşün olmaz olmaz birtanem düşün bizi ne olursun yalvarırım terketme başkalarındaki o aşk bizi mutlu eder mi bizi ayırmaya o yeter mi aşkımız böyle kolay biter mi geceyi güneş siler beni senin hasretin tek başıma sanki mahşer yeriyim yüreğimdeki her yer bu evde seni bekler hadi çat kapı gel sevineyim başka biri var dediler inanmadım sevgilim gözlerimle görmeden senden nasıl vazgeçerim sanki yıllar oldu gitti bir gün bitti sevgilim dört duvar üstüme yürürsen siz sanki sen mutlumusun bensiz geceyi güneş siler beni senin hasretin tek başıma sanki mahşer yeriyim yüreğimdeki her yer bu evde seni bekler hadi çat kapı gel sevineyim